achievable
New member
“Serie A Ligi, spor etkinlikleri aracılığıyla insan hakları ihlallerini inkar etme ve gizleme eğiliminde olan bir sistemin suç ortağıdır”. Bu, Adnkronos’a Uluslararası Af Örgütü İtalya sözcüsü Riccardo Noury tarafından, Suudi Arabistan’da İtalya Süper Kupası Dörtlü Finalinin sonraki altı yarışından dördünün oynanmasını planlayan anlaşmanın imzalanmasıyla ilgili yorumda bulundu.
Ayrıca oku
İtalyan takımlarına 92 milyon avroya kadar getiri sağlayabilecek, ancak Noury’ye göre Körfez monarşisini “spor yıkama olan bu çok etkili pazarlama biçimini uygulamaya teşvik eden bir anlaşma: Suudi makamlarına ne kadar çok kredi vermeye devam edersek, çünkü Spor etkinliklerine ev sahipliği yapmak için harcadıkları para ve bu ülkedeki korkunç insan hakları durumu görmezden gelinmeye devam edecek.”
Yine de sözcü, 2018’de muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesinin ardından, bunun arkasında kimin, yani tahtın varisi Muhammed bin Salman’ın olduğuna dair “açık şüpheler” olmasına rağmen hala “cezalandırılmadığını” hatırlıyor. futbol ve siyaset dünyası “oraya devam edip etmeme konusunda bir düşünce başladı, ancak bu yansıma hiçbir yere varmadı”.
Sözcü daha sonra Suudi Arabistan’da işlenen ihlalleri ayrıntılı olarak açıklıyor. “Bütün insan hakları savunucuları hapiste, 2022’de en az 15 kişi sırf internet üzerinden görüşlerini ifade ettikleri için 45 yıl hapis cezasına çarptırıldı, 2022’de 100’ün üzerinde asma ile ölüm cezasının yaygın kullanımı var ve bazı durumlarda 45 yıl hapis cezası verildi. “Veli sisteminin” kaldırılmasına ve araba kullanma yasağına rağmen bu yıl bir düzine kadına karşı ayrımcılığa uğradığını belirtiyor. 2015’ten beri Suudi Arabistan’ın Yemen’de savaş suçlarıyla sonuçlanan bir askeri operasyon yürüttüğünü de eklemeliyiz. birçok çocuğun ölümü”.
Noury’ye göre, futbolun geçemeyeceği bir kırmızı çizgi var ve tarih Arjantin’deki 1978 Dünya Kupası gibi aksi örneklerle dolu olsa bile “sporun insan hakları ihlallerini alaycı bir şekilde gizlemek için istismar edilemeyeceği gerçeğinde yatıyor”. Ancak Suudi Arabistan ve Katar söz konusu olduğunda, “benzersiz bir durumla karşı karşıyayız, yani sporun kişinin itibarını korumak ve insan hakları ihlallerini gizlemek için sistematik olarak kullanılması” sonucuna varıyor.
Ayrıca oku
İtalyan takımlarına 92 milyon avroya kadar getiri sağlayabilecek, ancak Noury’ye göre Körfez monarşisini “spor yıkama olan bu çok etkili pazarlama biçimini uygulamaya teşvik eden bir anlaşma: Suudi makamlarına ne kadar çok kredi vermeye devam edersek, çünkü Spor etkinliklerine ev sahipliği yapmak için harcadıkları para ve bu ülkedeki korkunç insan hakları durumu görmezden gelinmeye devam edecek.”
Yine de sözcü, 2018’de muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesinin ardından, bunun arkasında kimin, yani tahtın varisi Muhammed bin Salman’ın olduğuna dair “açık şüpheler” olmasına rağmen hala “cezalandırılmadığını” hatırlıyor. futbol ve siyaset dünyası “oraya devam edip etmeme konusunda bir düşünce başladı, ancak bu yansıma hiçbir yere varmadı”.
Sözcü daha sonra Suudi Arabistan’da işlenen ihlalleri ayrıntılı olarak açıklıyor. “Bütün insan hakları savunucuları hapiste, 2022’de en az 15 kişi sırf internet üzerinden görüşlerini ifade ettikleri için 45 yıl hapis cezasına çarptırıldı, 2022’de 100’ün üzerinde asma ile ölüm cezasının yaygın kullanımı var ve bazı durumlarda 45 yıl hapis cezası verildi. “Veli sisteminin” kaldırılmasına ve araba kullanma yasağına rağmen bu yıl bir düzine kadına karşı ayrımcılığa uğradığını belirtiyor. 2015’ten beri Suudi Arabistan’ın Yemen’de savaş suçlarıyla sonuçlanan bir askeri operasyon yürüttüğünü de eklemeliyiz. birçok çocuğun ölümü”.
Noury’ye göre, futbolun geçemeyeceği bir kırmızı çizgi var ve tarih Arjantin’deki 1978 Dünya Kupası gibi aksi örneklerle dolu olsa bile “sporun insan hakları ihlallerini alaycı bir şekilde gizlemek için istismar edilemeyeceği gerçeğinde yatıyor”. Ancak Suudi Arabistan ve Katar söz konusu olduğunda, “benzersiz bir durumla karşı karşıyayız, yani sporun kişinin itibarını korumak ve insan hakları ihlallerini gizlemek için sistematik olarak kullanılması” sonucuna varıyor.